“Yaşayan Çatılar” olarak da anılan yeşil çatılar, özellikle son yıllarda daha fazla gündeme gelen ekolojik yaklaşımlarla adından daha sık söz ettirir oldu. Fakat tahmin edileceği gibi pek de yeni bir fikir sayılmaz. Tarihi antik çağlara kadar uzanıyor.
Bilinen en eski örnekleri de bu topraklarda verilmiş üstelik. Antik çağlarda, Mezopotamya’da yapılan basamaklı ve yüksek bir tür tapınak olan zigguratlar, yeşil çatıların bilinen ilk örneklerini de barındırıyormuş. Herkesçe bilinen örneği ise Babil Hükümdarı Nebukadnezar II tarafından (karısı Amyitis için yaptırdığı söylenen) Babil’in Asma Bahçeleri tabii..
Daha yakın geçmişte ise Avrupa’da, özellikle de kuzeyinde yeşil çatılar çok sık kullanılmış. İskandinavya’nın çim kaplı çatıları, geleneksel İskandinav mimarisinin bir parçası. Bu topraklarda yeşil çatıların prehistorik dönemlerden itibaren kullanılmaya başlandığı sanılıyor. Fakat özellikle Vikingler döneminde ve ortaçağda pek çok evin çimen çatısı varmış. Bunun temel nedeni yeşil çatıların yapılara sağladığı izolasyon avantajı olsa gerek. Soğuk bir iklimde, kışları bu kadar doğal yoldan sağlanacak bir yalıtım oldukça iyi bir çözüm. Bu dönem örnekleri; toprak tabakasının altına, ağır ahşap kirişler ve su yalıtımını sağlayan huş tabaka yerleştirilerek yapılıyormuş.
Günümüzün modern yeşil çatı trendi ise artık belirli tekniklerle çok daha profesyonelce yapılıyor. Bu trend, 1960’larda Almanya’da başlayarak pek çok Avrupa ülkesine yayılmış. Almanya’da özellikle 1970’lerde bu konuda ciddi araştırmalar yürütülmeye başlanmış. Bu yüzden bugün Berlin başta olmak üzere, Almanya’da çatıların % 10 kadarının yeşillendirilmiş olduğu tahmin ediliyor. Yine Almanya, İsviçre, Hollanda, Norveç, İtalya, Avusturya, Macaristan, İsveç, Birleşik Krallık ve Yunanistan’ın da aralarında bulunduğu pek çok ülkede yeşil çatı çalışmaları yapan aktif topluluklar var. Avrupa’daki örnekleri kadar yaygın olmasalar da Birleşik Devletler’de de yeşil çatı trendi popülerleşmeye başladı.
Yeşil çatılar, yağmur sularını emmeleri, izolasyon sağlamaları ve sizin kendi doğal yaşam alanınızı oluşturmaları açısından önemli. Özellikle kent ortamında bir yeşil çatıya sahipseniz kentin getirdiği pek çok negatif etkiden korunmanız mümkün. Çünkü büyük bir kentte yaşıyorsanız “ısı ada etkisi” denilen (heat island effect) bir etki altındasınız demektir. Bu, hemen yakınınızdaki kırsal alanlara nazaran kentte yaklaşık 4-10 derece arasında değişebilecek bir sıcaklık farkında yaşamanız anlamına geliyor. Çünkü asfaltlarla, binalarla ve çatılarla çevrili bir kentte güneş ışığını yansıtacak çok az yeşil alan olması ve tüm bunların güneşi yansıtamadan emmesi, şehirlerin tepesinde kubbe şeklinde bir ısı adası oluşmasına neden oluyor. Yeşil çatılar sizi bu ısı adası etkisine karşı da koruyor. Bu yüzden kent yaşamında çok tercih edilesi bir çatılama sistemi.
Günümüz yeşil çatılarında iki temel tür bulunuyor.
İngilizceExtensive ve Intensiveolarak adlandırılan bu türler, yoğunluk ve gerektirdikleri bakıma gore sınıflandırılmış. Intensive olarak anılan yeşil çatı sistemi, çok daha profesyonel ölçekte tasarlanması gereken bir sistem. Daha fazla tür bitki yetiştirmeye olanak veren bu sistem, elbette çok daha kalın bir toprak tabakası gerektiriyor. Tam da bu yüzden kurulumu diğerine gore daha zor. Yüksek performanslı bu çatı bahçeleri, adeta bir park gibi düzenlenebilecek, çok çeşitli bitkiler ve ağaçlara ev sahibi olabilecek bir kapasiteye sahip. Kaliforniya Oakland’daki Kaiser Center bu örneklerden biri. Benzer bir örnek de Avusturya’nın turistik çekim merkezlerinden biri haline gelen HundertwasserHaus. Üzerinde ağaç bile yetiştirilebilen bu tip yeşil çatılar için daha kalın bir toprak tabaka gerekiyor ve daha ağır bir sistem olduğu için yapının strüktürünün de buna uygun olması şart. Yapısı gereği uygulanacak bakım da yoğun ve nispeten pahalı.
Extensive denilen ikinci tip yeşil çatının ise daha düşük bir performansı var. Genelde maksimum termal ve hidrolojik performanslı ve düşük ağırlıklı malzemelerle yapılıyorlar. Hem düz hem eğimli çatılarda kullanılabilen bu çatılarda, piyasada bulunabilen malzemelerle 41 mm. gibi bir derinlik ve metrekareye 49-98 kg. arası (ıslak) ağırlık elde etmek mümkün. (Daha derin olmasına imkan verecek sistemler de bulunuyor ama daha az.) Bu yüzden ince bir toprak tabakasıyla hazırlanan bu tip çatılarda yalnızca bir veya iki tip bitki yetiştirilebiliyor. Türleri de yine bu sistemde yetişebilecek olan bitkiler arasından belirleniyor. Çoğunlukla çimen ve küçük boylu, derin kök salmayan bitkiler tercih ediliyor. Bu yüzden bakımı da çok daha kolay ve ucuz.
Bu düşük yoğunluklu yeşil çatıları hem eğimli hem düz zemine uygulamak mümkünse de, yapıları gereği yağmur sularına karşı doğal bir drenaj oluşturan eğimli çatılar tercih sebebi.
Tüm bu aşamaları bir kez geçip yeşil çatıyı yaptıktan sonra ise pek çok avantaj sağlanıyor. Her şeyden ama her şeyden once tepesinde kendi bahçesi olan bir evde ya da binada (çok katlı binalarda dahi çatı bahçeleri kurmak mümkün) yaşamanın mutluluğu.. Ama avantajlar bununla sınırlı değil tabii.
En önemli avantajı ısı yalıtımı. Yeşil çatılar kış aylarında ısı kaybını önemli oranda azaltıyor ve ısınmak için tüketilen enerjiyi azaltıyor. Yazın ise aynı şekilde evin havasını soğutmak için harcanan enerjiyi.. Yapılan araştırmalara gore yazın soğutma, kışın ise ısıtma ihtiyacını % 26 gibi bir oranda düşürebiliyorlar. Ki bunun sağlayacağı enerji tasarrufu yeşil çatıların sayısı arttıkça oldukça kayda değer olur gibi görünüyor.
Önemli diğer bir avantajı ise yağmur suyu tutma kapasiteleri. Artık yeşil çatılar, yağmur sularını tutuş kapasiteleri nedeniyle yerel kanunlarda da yer bulmaya başlamış. Çünkü % 75’e varan oranlarda yağmur suyunu tutabiliyor ve atmosfere kademeli olarak (yoğunlaşma yoluyla) geri gönderiyor. Yine aynı özelliği, fazla yağış suyunun akış hızını azaltmasına yarıyor, ki bu da olası su baskını ve sel felaketleri için çok faydalı bir önlem.
Kentlerde yaşayanlar için ise yeşil çatılar hem ısı ada etkisinden kurtulmak için bir yöntem, hem de astım hastaları için ideal. Havadaki Karbondioksit oranını düşürüyor ve hava kirliliği etkilerini azaltmalarının yanında yağmur sularındaki kirlilikleri ve ağır metalleri filtreleyebiliyor.
Yine kent yaşamı için önemli bir avantajı da ses kirliliğine karşı olan etkisi. Genellikle büyük kentlerde insanların sağlıklı bir şekilde yaşayabileceği desibel aralığının üzerinde bir yaşam var. Özellikle İstanbul’un hemen her yerinde bu desibel aralığının üzerinde bir sese maruz kalıyoruz. Yeşil çatılar ise yapıyı dış seslere karşı izole edebiliyor. Alçak frekansları toprak, yüksek frekansları ise bitki örtüsü bloke ediyor ve böylece çok yüksek frekanslı sesler bile gürültü kirliliği sınırlarının altına çekilebiliyor. Aynı zamanda bu bitki tabakası, verici istasyonlarından yayılan elektromanyetik dalgalar için de koruyucu bir etkiye sahip.
Yeşil çatıların diğer bir avantajı ise çatıların ömrünü uzatması. Çünkü iyi bir işçilik ve malzeme ile bile; fiziksel, kimyasal ve biyolojik baskı, (ısı değişimleri, UV ışınları, Ozonun etkisi) çıplak bir çatının ömrü 15-25 yılla sınırlıyormuş. Oysa yeşil çatılar hem bitki hem toprak tabakaları sayesinde bunlardan çok daha az etkileniyor, bu yüzden de daha uzun ömürlü.
Merkezin'de Doğa Çizgisin'de Hayat var...